21. CÜZ 4. HİZİP


33-AHZÂB SÛRESİ الأحزاب Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا
1-) Ya eyyühen Nebiyüttekıllahe ve lâ tutı`îl kafiriyne vel münafikıyn* innAllâhe kâne `Aliymen Hakiyma;
1-) Ey Nebi! Allâh`tan (açığa çıkarttıklarının sonuçlarını yaşatacağı için) korunanlardan ol! Hakikat bilgisini inkâr edenlere ve münafıklara (ikiyüzlülere) uyma! Muhakkak ki Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
2-) Vettebı` ma yuha ileyke min Rabbik* innAllâhe kâne Bima ta`melune Habiyra;
2-) Rabbinden sana vahyolunana tâbi ol… Muhakkak ki Allâh, yaptıklarınızı (yaratan olarak) Habiyr`dir.
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا
3-) Ve tevekkel alAllâh* ve kefa Billâhi Vekiyla
3-) Allâh`a tevekkül et! Esmâ`sıyla hakikatin olan Allâh, Vekiyl olarak yeterlidir!
مَا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ ۚ وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللَّائِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ ۚ وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءَكُمْ أَبْنَاءَكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِأَفْوَاهِكُمْ ۖ وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ
4-) Ma ce`alAllâhu li racülin min kalbeyni fiy cevfih* ve ma ce`ale ezvacekümüllaiy tuzahirune minhünne ümmehatiküm* ve ma ce`ale ed`ıyaeküm ebnaeküm* zâliküm kavlüküm Bi efvahiküm* vAllâhu yekulül Hakka ve HUve yehdis sebiyl;
4-) Allâh hiçbir erkeğin göğüs boşluğunda iki kalp oluşturmamıştır! Kendilerinden zihar (eşini anası gibi kabullenerek kendine haram kılma) yaptığınız eşlerinizi, analarınız kılmamıştır. Evlatlık kabullendiklerinizi de oğullarınız kılmamıştır. Bunlar boş laflarınızdır! Allâh Hakk`ı bildirir; doğru yola O hidâyet eder!
ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ ۚ فَإِنْ لَمْ تَعْلَمُوا آبَاءَهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ ۚ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُمْ بِهِ وَلَٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
5-) Üd`uhüm liabaihim huve aksetu indAllâh* fein lem ta`lemu abaehüm feıhvanüküm fiyd diyni ve mevaliyküm* ve leyse aleyküm cünahun fiyma ahta`tüm Bihi ve lâkin ma te`ammedet kulubüküm* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
5-) Onlara (evlatlık aldıklarınıza), babalarına nispetle hitap edin… Bu, Allâh indînde daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, bu durumda onlar, sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır… Hata yaptığınız şeyde üzerinize bir suç yoktur… Fakat kasıtlı düşünerek yaptıklarınız hariç… Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
النَّبِيُّ أَوْلَىٰ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ ۖ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ ۗ وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَنْ تَفْعَلُوا إِلَىٰ أَوْلِيَائِكُمْ مَعْرُوفًا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
6-) EnNebiyü evla Bil mu’miniyne min enfüsihim ve ezvacühu ümmehatühüm* ve ülül’ erhami ba’duhüm evla Bi ba’dın fiy Kitabillâhi minel mu’miniyne vel mühaciriyne illâ en tef’alu ila evliyaiküm ma’rufa* kâne zâlike fiyl Kitabi mestura;
6-) En-Nebi, iman edenlere, kendi benliklerinden daha önceliklidir! Onun eşleri onların (iman edenlerin) analarıdır! Akrabalar da Allâh`ın Kitabında (diğer) iman edenlerden ve muhacirlerden, (mirasça) birbirlerine daha önceliklidirler… Dostlarınıza dinen iyilik işlemeniz hariç… Bu, Bilgi`den bir hükümdür.
وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۖ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا
7-) Ve iz ehaznâ minen Nebiyiyne miysâkahüm ve minke ve min Nuhın ve İbrahiyme ve Musa ve `Iysebni Meryem* ve ehaznâ minhüm miysâkan ğaliyza;
7-) Hani biz Nebilerden taahhüt almıştık; senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa`dan da… Onlardan (bu âyette bahsedilen Nebilerden) ağır bir taahhüt aldık.
لِيَسْأَلَ الصَّادِقِينَ عَنْ صِدْقِهِمْ ۚ وَأَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا
8- ) Liyes`eles sadikıyne `an sıdkıhim* ve eadde lil kafiriyne azâben eliyma;
8- ) Sadıklara sıdklarının gereği sorulsun (denensinler bu konuda) diye… Hakikat bilgisini inkâr edenler için ise feci bir azap hazırlamıştır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا ۚ وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
9-) Ya eyyühelleziyne amenüzküru nı`metAllâhi aleyküm iz caetküm cünudün feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha* ve kânAllâhu Bima ta`melune Basıyra;
9-) Ey iman edenler… Size olan Allâh nimetini hatırlayın… Hani (Hendek savaşında) size ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsâl ettik… Allâh, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr`dir.
إِذْ جَاءُوكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ وَإِذْ زَاغَتِ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا
10-) İz cauküm min fevkıküm ve min esfele minküm ve iz zâğatil` ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcire ve tezunnune Billâhizzununa;
10-) Hani size hem üst tarafınızdan ve hem de aşağı tarafınızdan geldiler… Hani gözleriniz kaymış, yürekleriniz ağzınıza varacak hâle gelmiştiniz! Allâh hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا
11-) Hünalikebtüliyel mu`minune ve zülzilu zilzalen şediyda;
11-) İşte orada iman edenler imtihan edilmiş ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı.
وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا
12-) Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy kulubihim meredun ma ve`adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura;
12-) Hani münafıklar ve kalplerinde maraz bulunanlar (sağlıklı düşünemeyenler): “Allâh ve O`nun Rasûlü, bize bir aldanıştan başka bir şey vadetmemiş” diyorlardı.
وَإِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا أَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا ۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَرِيقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍ ۖ إِنْ يُرِيدُونَ إِلَّا فِرَارًا
13-) Ve iz kalet taifetün minhüm ya ehle yesribe lâ mükame leküm ferciû* ve yeste`zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin, in yüriydune illâ firara;
13-) Hani onlardan bir grup dedi ki: “Ey Yesrib Halkı (Yesrib, Medine`nin eski adıdır)! Sizin için kalınacak yer yoktur; geri dönün!” Onlardan bir grupsa: “Muhakkak ki evlerimiz korumasızdır” diyerek O Nebiden izin istiyordu… Oysa onlar (evleri) korunaksız değildir… Onlar kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı.
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَآتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَا إِلَّا يَسِيرًا
14-) Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme süilül fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra;
14-) Eğer onun (şehrin) çevresinden evlerine zorla girilmiş olsaydı, sonra da onlardan dinlerinden dönmeleri istenseydi, onu mutlaka uygularlardı (münafıklar – ikiyüzlüler)…
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ ۚ وَكَانَ عَهْدُ اللَّهِ مَسْئُولًا
15-) Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ yüvellunel edbar* ve kâne ahdullahi mes`ula;
15-) Andolsun ki, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair daha önce Allâh`a ahdetmişlerdi… Allâh`a verilen söz (ahd) sorulur (sonucu yaşatılır)!
قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ إِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ أَوِ الْقَتْلِ وَإِذًا لَا تُمَتَّعُونَ إِلَّا قَلِيلًا
16-) Kul len yenfe`akümül firaru in ferartüm minel mevti evil katli ve izen lâ tümette`une illâ kaliyla;
16-) De ki: “Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçışınız size asla fayda vermez… Tut ki kaçtınız diyelim (çok çok kısa dünya yaşamı nedeniyle) kazancınız yok denecek kadar az olur!”
قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةً ۚ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا
17-) Kul men zelleziy ya`sımüküm minAllâhi in erade Biküm suen ev erade Biküm rahmeten, ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi Veliyyen ve lâ Nasıyra;
17-) De ki: “Eğer sizden bir kötülük (açığa çıkarmayı) irade ederse yahut sizden bir rahmet (açığa çıkarmayı) irade ederse, sizi Allâh`a (iradesine) karşı kim korur?” Allâh dûnunda ne bir Veliyy ne de bir yardımcı bulamazlar.
قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنْكُمْ وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا ۖ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ إِلَّا قَلِيلًا
18-) Kad ya`lemullâhul mu`avvikıyne minküm velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye`tunel be`se illâ kaliyla;
18-) Sizden bu işi savsaklayıp ve cemaatine de: “(Rasûlullâh`ı bırakın) bize gelin!” diyenleri Allâh gerçekten bilir! Zaten onlar savaşa pek az gelirler.
أَشِحَّةً عَلَيْكُمْ ۖ فَإِذَا جَاءَ الْخَوْفُ رَأَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ كَالَّذِي يُغْشَىٰ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ ۖ فَإِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِأَلْسِنَةٍ حِدَادٍ أَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ ۚ أُولَٰئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَأَحْبَطَ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
19-) Eşıhhaten aleyküm* feizâ caelhavfü raeytehüm yenzurune ileyke teduru a`yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt* feizâ zehebelhavfü selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr* ülaike lem yu`minu feahbetAllâhu a`malehüm* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;
19-) Size karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş – ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir hâlde sana baktıklarını görürsün… Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri ile incitirler… İşte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allâh onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır… Bu, Allâh için pek kolaydır.
يَحْسَبُونَ الْأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا ۖ وَإِنْ يَأْتِ الْأَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ أَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْأَعْرَابِ يَسْأَلُونَ عَنْ أَنْبَائِكُمْ ۖ وَلَوْ كَانُوا فِيكُمْ مَا قَاتَلُوا إِلَّا قَلِيلًا
20-) Yahsebunel ahzabe lem yezhebu* ve in ye`til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fiyl a`rabi yes`elune `an enbaiküm* ve lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla;
20-) Ahzab`ın (savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar… Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
21-) Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün hasenetün limen kâne yercullahe vel yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra;
21-) Andolsun ki, Rasûlullâh`ta sizin için mükemmel bir örnek yaşam vardır! Allâh`ı ve sonsuz geleceği umanlar ve Allâh`ı çok zikredenler (hatırlayanlar) için!
وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ ۚ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا
22-) Ve lemma rael mu`minunel ahzabe kalu hazâ ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluHU ve ma zadehüm illâ iymanen ve tesliyma;
22-) İman edenler ise Ahzab`ı (destek için gelmiş grupları) gördüklerinde: “Bu, Allâh ve Rasûlü`nün bize vadettiğidir… Allâh da Rasûlü de doğru söylemiştir” dediler… (Bu) onların ancak iman ve teslimiyetlerini artırdı.
مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَىٰ نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ ۖ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا
23-) Minel mu`miniyne ricalün sadeku ma ahedullahe aleyh* feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır* ve ma beddelu tebdiyla;
23-) İman edenlerden öyle rical vardır ki, Allâh`a verdikleri sözde durdular… Onlardan kimi hayatını adamıştı, yerine getirdi (Allâh uğruna ölümü tattı); ve onlardan kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir… Onlarda değişme olmamıştır!
لِيَجْزِيَ اللَّهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِنْ شَاءَ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا
24-) LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim ve yu`azzibel münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim* innAllâhe kâne Ğafûran Rahıyma;
24-) Böylece Allâh, sadıkları (doğrucuları – hakikati tasdik edenleri) sıdkların (saf samimi inanç) sonuçlarıyla cezalandıracak; münafıkları ise, dilerse azabı yaşatacak yahut onların tövbelerini gerçekleştirecek… Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَرَدَّ اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًا ۚ وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ ۚ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا
25-) Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim lem yenalu hayra* ve kefAllâhul mu`miniynel kıtal* ve kânAllâhu Kaviyyen `Aziyza;
25-) Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri bir hayra nail olmaksızın kendi hışımları ile defetti! Allâh, savaşta iman edenlere yeterli geldi… Allâh Kaviyy`dir, Aziyz`dir.
وَأَنْزَلَ الَّذِينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاصِيهِمْ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَرِيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًا
26-) Ve enzelelleziyne zaheruhüm min ehlil Kitabi min sayasıyhim ve kazefe fiy kulubihimür ru`be feriykan taktülune ve te`sirune feriyka;
26-) Ehl-i kitaptan onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine endişe düşürdü… Bir bölümünü öldürüyordunuz, bir bölümünü de esir ediyordunuz.
وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ وَأَرْضًا لَمْ تَطَئُوهَا ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا
27-) Ve evreseküm Ardahüm ve diyarehüm ve emvalehüm ve Ardan lem tetauha* ve kânAllâhu alâ külli şey`in Kadiyra;
27-) Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir bölgeye sizi mirasçı kıldı… Allâh her şeye Kaadir`dir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
28-) Ya eyyühen Nebiyü kul li ezvacike in küntünne türidnel hayated dünya ve ziyneteha fetealeyne ümettı`künne ve üserrıhkünne serahan cemiyla;
28-) Ey Nebi… Eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun zinetini diliyorsanız, gelin size boşanma bedeli vereyim ve sizi güzel bir şekilde serbest bırakayım.”
وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا
29-) Ve in küntünne türidnAllâhe ve RasûleHU veddarel`ahırete feinnAllâhe e`adde lilmuhsinati minkünne ecren `azıyma;
29-) “Yok eğer Allâh`ı, Rasûlü`nü ve sonsuz gelecek yurdunu diliyorsanız, muhakkak ki Allâh sizden, muhsin kadınlar (görürcesine Allâh`a yönelmişler) için çok büyük bedel hazırlamıştır.”
يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
30-) Ya nisaen Nebiyi men ye`ti minkünne Bi fahışetin mübeyyinetin yuda`af lehel azâbü dı`feyn* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;
30-) Ey Nebi`nin Kadınları… Sizden kim apaçık bir terbiyesizlik – haddini aşan fiil yaparsa, onun için azap iki misli olur! Bu, Allâh üzerine pek kolaydır.
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
31-) Ve men yaknüt minkünne Lillâhi ve RasûliHİ ve ta`mel salihan nü`tiha ecreha merreteyni ve a`tedna leha rizkan keriyma;
31-) Sizden kim Allâh`a ve Rasûlü`ne itaat eder ve imanın gereğini uygularsa, ona da ecrini iki kere veririz… Onun için cömert – zengin bir yaşam gıdası hazırlamışızdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir